Hayyâmın
Doğası
Yaşam
tekdüze
bir oyundan başka nedir?
Sonu belli bir oyun:
Acı ve ölüm!
Mutluluk, doğduğu gün
ölen çocuk?
Hiç doğmamak,
En güzeli! *
Şükürler olsun kavuştuk eski şarkılarımıza. Özentiden
uzaklaşma ihtarını ne yapalım sevgilim? Ne yapacağız, çöpe atalım birtanem!
Atalım, hayatımın anlamı! Bir de mutlu olmamız gerekiyormuş? Onu da oluruz.
Olalım! Ben seni sarayım sen de dudaklarımı tat. Şarabı katmadık? Katmaz olur
muyuz, o meclisimizin baş köşesinde bizi seyrediyor. Doyumsuz sevişmelerimizin
tek şahidi onu kılalım o vakit? Ve tilkileri de tatmin edelim. Evet evet,
tilkileri de tatmin edelim kadim bir kütüphanenin çatırdayan direklerine
dayayarak ateşli sırtlarımızı…
Piyano sesleri boyası dökülmüş duvarları tahrik ederken,
kime baktığı belirsiz suretlerin kendi içlerinde verdiği savaşı kutsayan
rahipler girdi pencereden. Tüm evi delik deşik edip gittiler. Anlaşılan, savaşı
onların kararlaştırdıkları şekilde işliyor beyinler. Surların ardında tüm
gözleri gören bir göz var. Hiç bir gözün dikkatini çekmeyen bu göz tek bir
masaya göz dikmiş onu ele geçirmenin planlarını kuruyor. Tükettiği sigaralar
başını döndürüyor ve merdivenleri takla ata ata iniyor. Eve dönme korkusu
sarıyor genç kızı. Oysa o sadece sıradan hayatını değiştirmek için girişmişti
bu maceraya. Sonunun, Tanrı tarafından belirlenen yazgısı olduğunu tekrarlayıp
duruyordu yalnız başına çekildiği duvar diplerinde. Zifiri karanlık sarıp
sarmaladığında şehrin tüm tramvaylarını, vaktin gelip çattığının haberini
veriyorlardı çanlar eşzamanlı operasyonlarında. Tüm umutlar mürekkepli suda
bulamaç halini alıyordu…
Sonu belli bir oyunun kazananı da kaybedeni de sonuna
kadar kurallarıyla oynamakta kararlılıklarını sürdürüyor. Hatıralar, bembeyaz
kefenleri hüzne ve kedere bürüyor ve ardından ölüm saygıyla kendini takdim
ediyor. Hiç doğmamayı diliyor Hayyâm gibi, delikanlı. Hristiyan
ilahileri tutuyor genzini. Yazdıklarını tekrar tekrar okuyor aynaya karşı.
Artık son vermesi gerekiyor bugüne. O da yapması gerekeni aynen yapıyor. İlahi
ile birlikte yazısı da son buluyor…
( 30 Ocak )
* Ömer Hayyam, Rubâiler.
Çaktırmadan iyi şeyler yazıyorsun. Kıskansam mı dedim bir an.. Alkışlıyorum kuzum... Devam et
YanıtlaSilçok teşekkür ederim, fikirleriniz benim için çok değerli...
YanıtlaSil